ICF Türkiye’ye Nasıl Üye Olurum? Detaylı Bilgi için Tıklayınız
Çalışma Kurulları Başvuru Formu için Tıklayınız

Alın yazısı, alnımızın arkasındaki ön beyinde yazılı!

ICF Türkiye’nin “Çarşamba Webinarları”nın bu haftaki konuğu, psikiyatrist yazar Dr. Gülseren Budayıcıoğlu oldu. “Camdaki Kız”, “Kral Kaybederse”, “Hayata Dön”, “Madalyonun İçi (Bir Psikiyatristin Not Defterinden)”, “Günahın Üç Rengi” psikoloji kitaplarının yazarı ve bunların ilgiyle takip edilen televizyon dizilerine uyarlanmasıyla, pek çok insanın hayatına dokunan Budayıcıoğlu; yaratıcısı olduğu “Kader Motifi” kavramını zihinlerimizle ilişkilendirdiği bir söyleşi gerçekleştirdi.

Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF Global’in ülkemizdeki imtiyazlı kuruluşu ICF Türkiye (Uluslararası Profesyonel Koçluk Derneği-UPDK), her hafta düzenlediği ve yaz boyunca ara verdiği “Çarşamba Webinarları” etkinlik serisini, psikiyatrist yazar Dr. Gülseren Budayıcıoğlu ile tekrar başlattı.

Kader Motifi ve Zihnimiz

Hastalarının gerçek hikâyelerinden oluşan, “Camdaki Kız”, “Kral Kaybederse”, “Hayata Dön”, “Madalyonun İçi (Bir Psikiyatristin Not Defterinden)”, “Günahın Üç Rengi” kitaplarının yazarı ve bunların ilgiyle takip edilen televizyon dizilerine uyarlanmasıyla, pek çok insanın hayatına dokunan Dr. Gülseren Budayıcıoğlu ile “Kader Motifi ve Zihnimiz” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi.

ICF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı, profesyonel koç Nuray Akmeriç’in açılış konuşmasıyla başlayan etkinlikte Budayıcıoğlu özetle, kişiliğimizin oluşumunda aile ve evin önemine dikkat çekerek; bu bağlamda konuşmasında özellikle “şiddet” ve “bağlanma” olgularına yer verdi.

Alın yazısı, alnımızın arkasındaki ön beyinde yazılı

Doğu ve Batı kültürleri farklılıklarına da vurgu yapan Budayıcıoğlu konuşmasına, “Alın yazısı güzel bir sözcüktür. İnsanoğlunun uzun yıllara dayanan kültürel birikimini son dönemlerde biraz hafife alıyoruz bence. Kaderimiz ya da bizim müdahale şansımızın olmadığı şeyler; alnımızın arkasında bulunan, frontal lob ya da ön beyin denen kısımda bulunur. Bir anlamda, Tanrı ya da doğa orada kaderimizi bize yazdırıyor” şeklinde başladı.

İki önemli kod

İnsanların dünyaya iki önemli kodla geldiğini vurgulayan Gülseren Budayıcıoğlu, “Bunlardan birincisi, ‘Kendini koru; ölmemek için her şeyi yap!’ şeklinde özetlenebilir. Bebek bunun için önce sahibini arar ve anneyi hemen tanır ve bir an önce onu kendisine bağlamaya çalışır. Çocuğuyla iyi ilişki kurmaya kararlı ve hazır anneler, bebeğiyle iletişimi hemen çözerler. Unutulmaması gereken önemli bir ayrıntıda, insan beyninin, doğduktan üç ay sonra gelişimini tamamladığı gerçeğidir. İkinci kod ise, ‘Çabucak öğren, kodla ve kendine bir program çıkar’ şeklinde özetlenebilir. Aynı bilgisayarlardaki alıcı mekanizmanın benzeri, hiç kapanmayan bir şekilde bebeklerde de var. Kim öfkeli, kim şefkatli, kim şiddete yatkın bilir bebekler. Korku duygusunu doğmadan bizlere doğa ya da tanrı yerleştiriyor. Ölümden korkmamız ve kendimizi korumamız; aslında işin özü bu” açıklamaları dinleyiciler tarafından ilgiyle takip edildi.

Gülseren Budayıcıoğlu: “Doğu toplumları için fedakarlık hala doğal, umarım bunu koruruz.”

Sözlerinin devamında, bebeğin sevgi, huzur ve fedakarlık duygularını yaşamasının önemine değinen ve bizim gibi toplumlar için fedakarlığın hala doğal olduğuna, Batı kültürü için artık pek tanıdık olmadığına dikkat çeken Budayıcıoğlu, şöyle devam etti: “Biz de Tanrı misafirliği hala önemlidir, evimizi açarız. Umarım toplum olarak bu hasletlerimizi koruruz. Uygarlaşmak bir anlamda duyguların törpülenmesidir, dikkat etmek gerekiyor. Siz altını temiz tutarsınız, karnını doyurursunuz, her şeyi yaparsınız ama yine de ağlar bebek; şaşırırsınız. İşte o güvenlik kaygısı, korku duygusu hakimdir o anda. Evde huzur yoksa, ömrü boyunca o huzuru öğrenemez maalesef o insan. Örneğin bir anne bir süreliğine bebeğinden ayrı kalmak zorunda kaldı diyelim; genelde derhal hastalanır bebek, beden direnci hızla düşer. Terkedilmiş hissi yaşar çünkü. Bebeği yedirip, içirmek iyi bir bakım sağlar ama kader dediğimiz şeyin güzel olmasını sağlamaz. Ama istikrarlı bir şekilde sevgi ve huzur duygusunu yaşarsa bebek, maddi eksiklik olsa bile huzurlu ve mutluluğu sürekli olur. Fedakarlık görmemişse, ne olduğunu bilemez insan. Bakıma muhtaç bebek bencildir; kendine ait yaşar. Unutulmaması gerekiyor; doğanın verdiği kodlar dışında, sizler nasıl kodlar yüklerseniz, öyle şekillenecektir program. İyi kodlar, iyi program çıkartır ortaya; kötü kodlar ise kötü… Bebek müthiş bir gözlemci olmak zorunda hayatta kalabilmek için. Kader motifinde en önemli nokta, bebeğin ne görürse onu kayda almasıdır. Ve kötüyü anlamazsak, nasıl kötü olunuyor onu bilmezsek, onu durduramayız. Ve tüm bunların yaşandığı yer genelde evlerimizdir. Evde fiziki ya da psikolojik şiddet varsa, kavga varsa mesela; o evde yetişen çocuk, hayatta güçlü olmak için hep bu şiddeti uygulamak lazım duygusunu kodlar. Ayrıca insan kötüdür bilgisini kodlar ve bundan çok korkar. Korku duygusu arttıkça, şiddete eğilim yükselir. Bu arada önemli bir ayrıntı da şu: Psikolojik şiddet, en az fiziki şiddet kadar yaralayıcıdır.

Şüphesiz ki Gülseren Budayıcıoğlu’nun bu açıklamaları özellikle insanlığın yüz yılda bir yaşadığı bir küresel salgın döneminde bu gerçeği unutmamak adına çok işimize yarayacaktır. Daha sonra feda ve fedakârlık kavramları üzerinde durarak sözlerine şöyle devam etti;

“Feda” değil; “fedakarlık”

Budayıcıoğlu, fedakarlık duygusunun, kendini feda etmeye dönüşmemesi gerektiğini de özellikle belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: Ruh ve beden bir bütündür; birbirini tamamlayarak bir bütünü oluştururlar. Araştırmalarda, ölümcül hastalıkların, kendi hayatını yaşamak yerine başkalarına öncelik vermiş insanlarda daha çok çıktığı görülüyor. Fedakarlığı, hasta edecek düzeyde feda etme boyutuna çıkarmamak çok önemli. Kader motifi bizi, tanıdığı ortama götürmeye çalışıyor. Başka bir derdi yok. Bu da bizi ‘aile’ olgusuna bakmaya götürüyor. Kader motifi, parmak izi gibidir; değiştirilemez. Bu programı sevmedim, gidip başkasını alayım diyemiyoruz. Ama hayatımızda, bebeğimizin hayatında devam etmesini istemediğimiz şeyleri iyi tespit etmeliyiz. Ve geçmiş öykülerimizi incelememiz yararlı olur. Burada ev ve aile ilişkileri çok önemli…

Psikiyatrist yazar Dr. Gülseren Budayıcıoğlu webinar sonunda katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

Dr. Gülseren Budayıcıoğlu Hakkında:

Özel Madalyon Psikiyatri Merkezi Kurucusu ve Merkez Başkanı Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, 1947 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. 1966 yılında Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi’ne girdi. Tıp öğrenimi sırasında önce TRT Ankara Radyosu’nda, daha sonra da TRT televizyonunda, kadrolu spiker ve sunucu olarak görev yaptı. 1972’de Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, beş yıl boyunca görev yaptığı TRT’den ayrılarak, Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde uzmanlık eğitimine başladı. 1977’de uzman oldu ve 1982 yılına kadar aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak meslek yaşamına devam etti. Bu dönemde bir yıl süreyle, Hacettepe Üniversitesi ve TRT’nin iş birliği ile hazırlanan ve TRT Televizyonlarından canlı olarak yayınlanan, “İnsan ve Dünyası” adlı sağlık ve eğitim programlarında, yapımcı ve sunucu olarak görev aldı. 1982 yılında doçent olmak üzereyken, Üniversite’den ayrıldı. 2005 yılına kadar, 23 yıl Ankara’da serbest hekim olarak çalıştı. 2004 yılında, farklı tanı gruplarından hastalarıyla görüşmelerini bire bir kaleme alarak Remzi Kitabevi tarafından yayınlanan “Madalyonun İçi” adlı kitabı yazdı. 07.03.2005 tarihinde en büyük hayalini gerçekleştirerek, her kesimden insanın sosyal güvenlik güvencelerini kullanarak başvurabileceği, T.C. Sağlık Bakanlığından ruhsatlı Ankara’nın ilk özel psikiyatri merkezi olan Madalyon Psikiyatri Merkezi’ ni kurdu. 2008 yılında “Günahın Üç Rengi”, 2011 yılında “Hayata Dön”, 2015 yılında “Kral Kaybederse” adlı kitapları yine Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. Son kitabı Camdaki Kız ise 8 Mart 2019 tarihinde Doğan Kitap tarafından yayınlandı ve ilk haftasında çok satanlar arasına girmeyi başardı. Eşini 2007 yılında kaybeden ve iki çocuğu bulunan Budayıcıoğlu, halen ülkemizin en büyük özel psikiyatri merkezi olma özelliğini koruyan Madalyon Psikiyatri Merkezi’nin başkanı olarak meslek yaşantısını sürdürürken, bir yandan da hastaları ile yaptığı görüşmeleri bire bir anlatan, psikiyatriyi kuramsal olmaktan çıkarıp pratik yaşam içinde kitlelere sunan kitaplar yazmaya devam etmektedir.

İstanbullu Gelin isimli televizyon dizisi Gülseren Budayıcıoğlu’nun eserinden uyarlanmıştır ve dizi çekimleri Gülseren Budayıcıoğlu’nun metin ve kurgu danışmanlığında devam etmiştir. Dizi Türkiye’de ve dünyada büyük ilgi görmüş, Kasım ayında Amerika’da yapılan olan Uluslararası Emmy Ödülleri’ne aday gösterilmiştir. Yine Doğduğun Ev Kaderindir isimli televizyon dizisi Camdaki Kız adlı son kitabında yer alan yaşanmış bir hikâyeden uyarlanmıştır. Şu anda yapımına başlanan Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı isimli televizyon dizileri de yine Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarında yer alan gerçek hayat hikayelerinden uyarlanmakta ve Gülseren Budayıcıoğlu’nun metin ve kurgu danışmanlığında çekilmektedir.

Üyesi Olduğu Sivil Toplum Kuruluşları:

Kurumsal Ruh Sağlığı Derneği Başkanı
Ankara Tabip Odası
Memeder
TED Mezunlar Derneği
TurkishWin
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Yıldız Şubesi
Türkiye Psikiyatri Derneği

Size daha iyi hizmet sunabilmek için tanımlama bilgisi (cookie) kullanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek Gizlilik Politikamızı kabul etmiş sayılırsınız.